5 Nisan 2009 Pazar

Son Mektup...


Merhaba Kelebeğim,
Kelebeğim derdim ya sana hep, hiçbir şey değişmemiş gibi seslenmek istedim sana. Sen sonsuzluğa ulaşmışken bile…
Yaralıydın, ellerimde çırpınıyordun sadece. Uçamıyordun… Hatırlıyor musun sorardım hep sana ‘Bir gün beni bırakıp gider misin? ’ diye. ‘Asla. Seni bırakmak, kendini bırakmak .’ derdin sen de. İnanırdık buna. Oysa ikimiz de bilirdik, herkes gibi senin de bir gün kanatlanacağını…
Hayat damarlarımdan biriydin, her şeyimi paylaştığım can damarlarımdan biri… Sonsuzluğunu öğrendiğim o gün, üzüntümü paylaşmak için geliyordum hayat kelebeğime… Buz gibiydi hava, iliklerime kadar ıslatmıştı yağmur beni. Ama üşümüyordum... Kanatlarınla olmalıydım. Onlarla beraber gökyüzüne uzanmak bir bulutun üzerinde duraklayıp kanatlarını ıslatmalıydım… Fark etmemiştim ama karanlıktı o gün her yer. Hiç bilmediğim bir karanlıktı bu. İçim büyük bir hevesle kapınızı çalmak isterken ellerim bir türlü tıklatmıyordu kötü haberle aramızdaki kara kapıyı. Düşünüp dururken eşikte, kapı kendiliğinden açıldı ve seni sormama fırsat vermeden ‘ Gitti! ’ dedi tanımadığım kötü bir ses, ‘ O gitti! ’ … Çaresiz ve aciz bir şekilde kalmıştım. O an hoş geldin demiştim, kanatsız karanlık dünyama…
Yarıda bırakıp gittin oyunu. Derdin ya hep ‘ Hayat denen oyunda, aslolan yalnızlığımızdır. Kimseye bağlanma.’ Ben de hiç ciddiye almazdım seni. Yapayalnızım işte şimdi. Nasıl da bağlanmışım sana… Şimdi kiminle neşelendireceğim bu umutsuz beni? Çocukça olduğunu bile bile kiminle camlara top atıp kaçacağım? En zoru da ne biliyor musun? Hayat damarlarımdan biri kopmuşken nasıl duracağım dimdik ayakta?
Sadece senin gözlerin anlardı beni. O kadar emindim ki, gözlerinin sadece benim olduğunun ve hep yanımda kalacaklarının yalanından. Aklımın ucundan bile geçirmezdim o gözlerin bir gün söneceğini…
Sonsuzluğa ulaşmış bir sen, elinden hiçbir şey gelmeyen bir ben varım şimdi. Evet, inan! Elimde değil, o çok sevdiğimiz yağmurda gözlerimden akan karanlıklar. Elimde değil hayatımdaki boşluklar, haykırışlarım, can çekişlerim…
Şu an yalan olsa tüm imkânsızlar, diriltsem seni, başlasak sil baştan… Boş, bomboş bir hayal biliyorum… Bir ihtimal daha var ama. Kelebek olmuşsundur belki. Yanı başımda uçan kelebeklerden birisindir sen de.
Sonsuzluğuna mektubum oldu bu. Çevremdeki herkes unuttum sansa da, yanımda uçan o masmavi kelebeğin sen olma hayali, unutturmayacak asla seni.
Yarım kalmış olsak da, son defa hoşça kal. O muhteşem kanatların, hayat denen acımasız yolda uğurum olsunlar benim…
Hoşçakal İmkânsız Kelebeğim